Abdülhamit Huzeyfe tarafından kaleme alınmıştır.
Günümüzde Müslümanların farklı farklı yardım organizasyonları faaliyetlerini yürütmektedirler. Cemaatler, kendilerine düşünce yönünden en yakın hissettikleri organizasyonlara yardım etmekte ve reklamlarını yapmaktalar. Aynı düşüncede olan gruplar birbirlerini destekleyerek karşı düşüncede olanlara üstünlük sağlamaya çalışırlar. ‘’Bizim ne güzel bir yardım organizasyonumuz var, o halde sizden üstünüz’’ mesajını vermeye çalışırlar, ve bunu ispat etmek için ellerinden geleni yaparlar.
Günümüzde Müslümanların farklı farklı yardım organizasyonları faaliyetlerini yürütmektedirler. Cemaatler, kendilerine düşünce yönünden en yakın hissettikleri organizasyonlara yardım etmekte ve reklamlarını yapmaktalar. Aynı düşüncede olan gruplar birbirlerini destekleyerek karşı düşüncede olanlara üstünlük sağlamaya çalışırlar. ‘’Bizim ne güzel bir yardım organizasyonumuz var, o halde sizden üstünüz’’ mesajını vermeye çalışırlar, ve bunu ispat etmek için ellerinden geleni yaparlar.
Yardım organizasyonlarının yürüttükleri faaliyetleri eleştirerek onlara haksızlık etmiş oluruz. Ben burada bunları yazarken ve siz bunları okurken, onlar Afrika’da insanları ölümden kurtarmaya çalışıp büyük kahramanlıklar gösteriyorlar. Benim burada dikkat etmeye çalıştığım husus, bu güzide organizasyonların yaptıkları faaliyetlere fitne ve tefrika karıştırılma meselesidir. Kendi gözlemlemelerime göre bu organizasyonlar üzerine bazı art niyetli insanlar tarafından fitneler karıştırılmakta.
Dışarıdan objektif bir bakışla bakıldığında yardım organizasyonları arasındaki ince rekabeti görmek kolayca mümkündür. Yardım müesseseleri insanları birleştirmeyi ve barıştırmayı amaçlarken, onları Müslümanların arasını açmak için bir araç haline getirmek yardım eden insanlara yapılan bir haksızlık olacaktır.
Cemaatler arasındaki mevcut husumeti yardımsever insanların omuzlarından bu organizasyonlara taşımayı amaçlayanlar bu ümmete büyük bir darbe vurmaktadırlar. Allah, Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: ‘’Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür.’’ (Bakara Suresi, 191)
İnsanlar kendilerine şu soruyu sormaları gerekir: Neden tıpa tıp aynı amaçlarla kurulan organizasyonlar tek çatı altında birleşemiyorlar? Eğer birleşilemiyorsa işin içine cemaatçılık, menfaatçılık, taht kavgaları ve netice olarak da nefis ve şeytan girmiş demektir. Ortaya taht kavgaları girdiğinde de psikolojik savaş başlar. Herkes kendi bağlı bulunduğu organizasyonun reklamını yapmaya ve diğer organizasyonları hakir göstermeye çalışır.
Bir yardım kuruluşunun Avrupa temsilcisiyle görüştüğümde onun diğer yardım organizasyonlar ile nasıl çirkince alay ettiğine bizzat şahit olmuştum. O şahıs için mesele yardım etmekten çıkmış, bir makam-mevki ve menfaat meselesi haline gelmiştir. Ayrı gruplar halinde değil, aynı çatı altında yardım yapılması Ümmet-i Muhammed’e yakışır bir davranış olur.
Yardım hususunda bir birliğin oluşabilmesi için bu müesseselerin içerisinden cemaatleri, menfaatleri ve reklamları kaldırmak gerekebilir. Bunun yapılması başlangıçta zor olur, zira cemaatlerin, para kazananların, koltuk sahiplerinin en büyük korkuları bir birliğin sağlanmasıdır. Çünkü birlik oluştuğunda birçok makamlar yok olacak ve insanlar ne yapacaklarını bilemeyeceklerdir. Nefsin kölesi durumuna gelmiş bazı cemaat mensupları diğer cemaatlerle birleşmek istemezler, çünkü nefislerini bağladıkları o gruplar artık nefislerini tatmin etmek için hazır bulunmayacaktır ve onlar cemaat içerisindeki özelliklerini kaybedeceklerdir.
‘Birlik istiyoruz’ diye çağrı atan Müslümanlar, acaba gerçekten birlik isteyip istemediklerini kendilerine sormalılar. Birliğin oluşabilmesi için tahtların kırılması gerekecektir, bunlar da ancak taht sahiplerinin nefis bariyerlerini kırmalarıyla mümkün olacaktır. Ben İslam birliğinin en büyük engelinin şeytanın veya kafirlerin olduğunu düşünmüyorum. Gerçek düşmanı aramamız gerekiyorsa, nefsimize hoş gelmese de, ilk önce aynaya bakmamız gerekecektir.
Farklı gruplar halinde yapılan yardımları hoş karşılamamın sebebi; bunun cemaatler arası rekabete, ayrılığa ve fitneye yol açmasından dolayıdır. Görünürde fakirlere yardım ederlerken, arka planda diğer organizasyonlara karşı psikolojik bir savaş yürütmekteler. Düşünceleri sebebiyle ‘sapık’ olarak gördükleri insanların yürütmüş oldukları yardım organizasyonlarını beğenmezler, onları küçümsemek için kendilerini büyütürler. Nefis kendini diğerlerinden aşağı görmekten nefret eder, bunu engellemek için her yolu dener. Fakat İslam, yapılan işin yalnızca Allah rızası gözetilerek yapılmasını emreder. İhlasla yapılan yardım, içerisinde nefsi arzular barındırmamalıdır.
Hz. Ömer, ‘’Bir kimse seni övüyorsa, ona yerden toprak alıp yüzüne fırlat’’ demiştir. Bugün ise işler tersine dönmüş durumdadır; övülünce alnından öper, eleştirildiğinde yüzüne toprak serper bir ümmet haline geldik. Bir kimse eleştirilebildiği seviyede ki kadar güçlüdür. Eleştiri kabul etmeyen, toz kondurmayan bir organizasyon ne derece ihlaslıdır orası bilinemez. Ayrıca düşünen insanlara karşı yürütülen baskıların karşı tarafın yenilgisini göstereceğinden aslında bu davranışlarıyla sadece kendilerine zarar verebilirler.
Tamamen nefisten, yani cemaatten sıyrılmış, reklam yapmayan, koltuk sevdalısı olmayan, sadece ve sadece Allah rızası gözetilerek yapılan bir Yardım Organizasyonu hayal ediyorum. İnşallah bütün İslami yardım organizasyonları birleşecek, İslam yeniden hakim olacaktır.
Abdülhamit Huzeyfe
Dışarıdan objektif bir bakışla bakıldığında yardım organizasyonları arasındaki ince rekabeti görmek kolayca mümkündür. Yardım müesseseleri insanları birleştirmeyi ve barıştırmayı amaçlarken, onları Müslümanların arasını açmak için bir araç haline getirmek yardım eden insanlara yapılan bir haksızlık olacaktır.
Cemaatler arasındaki mevcut husumeti yardımsever insanların omuzlarından bu organizasyonlara taşımayı amaçlayanlar bu ümmete büyük bir darbe vurmaktadırlar. Allah, Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: ‘’Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür.’’ (Bakara Suresi, 191)
İnsanlar kendilerine şu soruyu sormaları gerekir: Neden tıpa tıp aynı amaçlarla kurulan organizasyonlar tek çatı altında birleşemiyorlar? Eğer birleşilemiyorsa işin içine cemaatçılık, menfaatçılık, taht kavgaları ve netice olarak da nefis ve şeytan girmiş demektir. Ortaya taht kavgaları girdiğinde de psikolojik savaş başlar. Herkes kendi bağlı bulunduğu organizasyonun reklamını yapmaya ve diğer organizasyonları hakir göstermeye çalışır.
Bir yardım kuruluşunun Avrupa temsilcisiyle görüştüğümde onun diğer yardım organizasyonlar ile nasıl çirkince alay ettiğine bizzat şahit olmuştum. O şahıs için mesele yardım etmekten çıkmış, bir makam-mevki ve menfaat meselesi haline gelmiştir. Ayrı gruplar halinde değil, aynı çatı altında yardım yapılması Ümmet-i Muhammed’e yakışır bir davranış olur.
Yardım hususunda bir birliğin oluşabilmesi için bu müesseselerin içerisinden cemaatleri, menfaatleri ve reklamları kaldırmak gerekebilir. Bunun yapılması başlangıçta zor olur, zira cemaatlerin, para kazananların, koltuk sahiplerinin en büyük korkuları bir birliğin sağlanmasıdır. Çünkü birlik oluştuğunda birçok makamlar yok olacak ve insanlar ne yapacaklarını bilemeyeceklerdir. Nefsin kölesi durumuna gelmiş bazı cemaat mensupları diğer cemaatlerle birleşmek istemezler, çünkü nefislerini bağladıkları o gruplar artık nefislerini tatmin etmek için hazır bulunmayacaktır ve onlar cemaat içerisindeki özelliklerini kaybedeceklerdir.
‘Birlik istiyoruz’ diye çağrı atan Müslümanlar, acaba gerçekten birlik isteyip istemediklerini kendilerine sormalılar. Birliğin oluşabilmesi için tahtların kırılması gerekecektir, bunlar da ancak taht sahiplerinin nefis bariyerlerini kırmalarıyla mümkün olacaktır. Ben İslam birliğinin en büyük engelinin şeytanın veya kafirlerin olduğunu düşünmüyorum. Gerçek düşmanı aramamız gerekiyorsa, nefsimize hoş gelmese de, ilk önce aynaya bakmamız gerekecektir.
Farklı gruplar halinde yapılan yardımları hoş karşılamamın sebebi; bunun cemaatler arası rekabete, ayrılığa ve fitneye yol açmasından dolayıdır. Görünürde fakirlere yardım ederlerken, arka planda diğer organizasyonlara karşı psikolojik bir savaş yürütmekteler. Düşünceleri sebebiyle ‘sapık’ olarak gördükleri insanların yürütmüş oldukları yardım organizasyonlarını beğenmezler, onları küçümsemek için kendilerini büyütürler. Nefis kendini diğerlerinden aşağı görmekten nefret eder, bunu engellemek için her yolu dener. Fakat İslam, yapılan işin yalnızca Allah rızası gözetilerek yapılmasını emreder. İhlasla yapılan yardım, içerisinde nefsi arzular barındırmamalıdır.
Hz. Ömer, ‘’Bir kimse seni övüyorsa, ona yerden toprak alıp yüzüne fırlat’’ demiştir. Bugün ise işler tersine dönmüş durumdadır; övülünce alnından öper, eleştirildiğinde yüzüne toprak serper bir ümmet haline geldik. Bir kimse eleştirilebildiği seviyede ki kadar güçlüdür. Eleştiri kabul etmeyen, toz kondurmayan bir organizasyon ne derece ihlaslıdır orası bilinemez. Ayrıca düşünen insanlara karşı yürütülen baskıların karşı tarafın yenilgisini göstereceğinden aslında bu davranışlarıyla sadece kendilerine zarar verebilirler.
Tamamen nefisten, yani cemaatten sıyrılmış, reklam yapmayan, koltuk sevdalısı olmayan, sadece ve sadece Allah rızası gözetilerek yapılan bir Yardım Organizasyonu hayal ediyorum. İnşallah bütün İslami yardım organizasyonları birleşecek, İslam yeniden hakim olacaktır.
Abdülhamit Huzeyfe